Barışa hasret gözyaşları: Leyla Zana ve Bafil Talabani Buluşması



Civan Değer'in yazısı

Tarihsel kırılmalarla şekillenen Kürt siyasi mücadelesinin sembol isimlerinden biri olan Leyla Zana yaşadığı hapis ve maruz kadılığı işkencelere rağmen tüm ömrünü barış ve demokrasiye adadı. Leyla Zana’nin, eşi Mehdi Zana da aynı uğurda özgürlük mücadelesi sonucunda sürgünde hayatını yitirmesi yaşanan fedakarlığın en bariz örneğidir. 

Leyla Zana ile Güney Kürdistan Yurtseverler Birliği Başkanı (KYB) Bafil Talabani’nin buluşması, yalnızca bir diplomatik temas değil; aynı zamanda Kürt halkı adına verilen barış mücadelesinin duygusal ve politik derinliğine işaret eden tarihi bir an oldu. 

Bu görüşmede Leyla Zana’nın yaşadığı duygu yoğunluğu ve döktüğü gözyaşları, yalnızca bir bireyin, bir kadını, bir annenin duygusal tepkisinden ibaret değil, aynı zamanda ezilen halkların asırlardan beri esaret altında biriken acılarının, umudunun ve tükenmeyen barış arzusunun sembolü haline geldi. 


Anne sıcaklığı tadındaki sarılma

Leyla Zana’ın Bafil Talabani’ye kendi öz evladı gibi bir anne sıcaklığı tadında sarılması, sarılırken gözyaşlarına hakim olamaması; öte yandan karizması ve sert duruşuyla her zaman dikkat çeken Talabani’nin ise duygulanarak Zana’nın elini öpmesi, tarihin derinliklerinden akan ırmaklar misali barış hasretinin aralanan kapılarının Kürtler için ne kadar büyük bir ihtiyaç ve gereklilik olduğunu bir kez daha net bir şekilde ortaya koymuş oluyor.   

Bir sembolün sessiz çığlığı: Leyla Zana’nın gözyaşları

Leyla Zana, Türkiye’de Kürt kimliğini Meclis kürsüsüne taşıyan ve TBMM’de Kürtçe konuşan, bunun bedelini yıllarca hapis yatarak ödeyen ilk kadın milletvekili olarak tarihe geçmesi, yalnızca bir politikacı değil, bir halkın sesi olmakla beraber Kürt kadının da simge ismi durumuna geldi. Aradan geçen uzun yıllar boyunca Zana’nın ödediği bedeller, onun sessizliğini daha da derinleştirerek adeta sessiz çığlığa dönüştürdü bu buluşma ile bir kez daha kanıtlanmış oldu. Fakat bu son buluşmada, suskunluğun yerini gözyaşı aldı ve barışa hasret umut dolu gözyaşları döktü.

Leyla Zana’nın; Kürtler için siyasi filozof olarak kabul edilen Celal Talabani’nin (Mam Celal) oğlu Bafil Talabani ile görüşmesinde tutamadığı gözyaşları, yıllardır ertelenen barışın, bastırılan özlemlerin ve çözümsüzlüğün neden olduğu toplumsal travmanın yansımasıydı aynı zamanda. Bu gözyaşları Kürt kadın mücadelesinin, anneliğin ve halkın barışa olan özleminin sessiz ama güçlü bir ifadesiydi.


Siyasi temasın ötesinde: Kürt birliğine dair umutlar

Leyla Zana ile Bafil Talabani’nin buluşması, Kürtler arasında siyasi ve bölgesel sınırların ötesinde bir birlik arayışının işareti olarak da değerlendirilebilir. “Güney Kürdistan’ın” etkili siyasi isimlerinden olan Talabani ailesi ile Türkiye’deki Kürt siyasetinin sembol kadın isimlerinden biri ile gerçekleşen bu temas, farklı parçaların ortak bir strateji geliştirme ihtiyacını yeniden gündeme getirdi.

Zana’nın bu görüşmedeki duygusal tepkisi ise şunu açıkça ortaya koyuyor ki siyasi çözümler kadar, duygusal, tarihsel ve toplumsal yaraların da onarılması gerekiyor.

Barışın kadın yüzü: Direnişten umuda

Leyla Zana’nın mücadelesi, her zaman sadece siyasetle sınırlı olmadı. O, yıllarca hem bir halkın hem de kadınların sesi ve umudu oldu. Bu görüşmede sergilediği duygusallık, onun mücadelesini yumuşatmak daha insani ve sahici kıldı.

Barış, sadece siyasi deklarasyonlarla değil; Zana gibi kadınların yıllar boyunca yaşadığı travmaların ve yüreğinde taşıdığı acıların, özlemlerin ve fedakârlıkların kabul edilmesiyle mümkündür. Zana’nın gözyaşları, bu yüzden bir zayıflık değil; bir halkın güçlü talebinin içsel yansıması, yankısıydı ve haykırışıdır!


Bölgesel dinamiklerde yeni bir sayfa mı?

Bu bağlamda, bu buluşma, sadece bir anı fotoğrafı değil, aynı zamanda Kürtler arası işbirliği, barış dili ve ortak çözüm vizyonunun yeniden konuşulabileceğine dair bir sinyal niteliğindedir. Özellikle “Irak Kürdistanı” ile Türkiye Kürtleri arasında bağların zayıfladığı bir dönemde, Zana’nın Talabani ile görüşmesi, gelecekteki yeni ittifakların ve diyalog zeminlerinin habercisi olabilir.

Bu seferki gözyaşları birlikte yaşama ümidinin habercisidir

Sonuç itibariyle Leyla Zana’nın barışa hasret gözyaşları, aslında yıllardır konuşulmayan, bastırılan ama bir türlü yok edilip önü kesilemeyen barış arzusunun yeniden dillendirilmesi ve dile gelmesidir. Bu gözyaşları; yalnızca geçmişe ağıt değil, geleceğe dair bir umut çağrısıdır.

Eğer bu çağrı duyulursa; amacına ulaşıp olgunlaşırsa, bu gözyaşlarından “DEMOKRATİK TOPLUMUN BARIŞI” ve dolayısıyla halkların barışı, kardeşliği, birlikte yaşamı inşa edilecektir.



Daha yeni Daha eski