Munzur Festivali’nde doğa nöbeti: Toprağıma, suyuma, kutsalıma dokunma!”

 


23. Munzur Kültür ve Doğa Festivali kapsamında, Dersim'in Deşt köyünde açılmak istenen maden ocağına karşı halk yürüyüş düzenledi. Doğal yaşamı tehdit eden madencilik faaliyetlerine karşı yöre halkı, kültürünü ve doğasını savunmak için bir araya geldi.

DAKTİLO NEWS - “Dersim yaşamdır; doğama, irademe, dilime, inancıma dokunma” şiarıyla düzenlenen 23’üncü Munzur Kültür ve Doğa Festivali, bu yıl da sadece kültürel değil ekolojik bir direnişe sahne oldu. Deşt köyünde açılması planlanan maden ocağına karşı Geyiksuyu ve Çevre Köyleri Doğayı Koruma Platformu öncülüğünde bir yürüyüş düzenlendi.

Kutsal doğaya karşı siyanür tehdidi

Yöre halkı için sadece bir doğa parçası değil, aynı zamanda kutsal ve kültürel bir hafıza olan Munzur Vadisi ve çevresi, yıllardır maden şirketlerinin hedefinde. Deşt köyü çevresinde yapılmak istenen maden ocağının siyanürlü ayrıştırma yöntemleriyle çalıştırılması planlanıyor. Bu yöntem, toprağa, yeraltı sularına ve ekosisteme ciddi zararlar veriyor. Uzmanlar, bu tür faaliyetlerin telafisi mümkün olmayan çevresel yıkımlara yol açtığını ifade ediyor.

Halaylarla başlayan direniş, meydanda büyüdü

Yürüyüş, köy girişinde toplanan köylülerin halay çekmesiyle başladı. Ardından “Doğana sahip çık, madene geçit verme” pankartı öncülüğünde köy meydanına kadar yürüyüş gerçekleştirildi. Katılımcılar ellerinde “Siyanürlü madene hayır”, “Kutsalıma dokunma”, “Toprağıma, suyuma, doğama dokunma” yazılı dövizlerle doğaya sahip çıkma çağrısı yaptı. “Geyiksuyu direniyor”, “Dêrsim'de maden istemiyoruz”, “Direne direne kazanacağız” gibi sloganlarla yürüyüş boyunca tepkilerini dile getirdi.

“ÇED raporu olmadan doğa katliamı yapılıyor”

Yürüyüş sonunda konuşan Geyiksuyu ve Çevre Köyleri Doğayı Koruma Platformu Sözcüsü Hıdır Yıldız, bugüne kadar birçok projenin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu olmaksızın hileli yollarla yürürlüğe sokulduğuna dikkat çekti. Yeni çıkarılan yasalarla bu doğa tahribatının meşrulaştırılmaya çalışıldığını söyleyen Yıldız, “Eskişehir’de yangında yaşamını yitiren orman emekçileri dahi, iktidarın insan ve doğaya verdiği önemin acı bir yansımasıdır” dedi.

“Dersim’de madencilik faaliyetleri yeni değil, ama direnişimiz de bitmedi”

Yıldız, Dêrsim coğrafyasının binlerce hektarının maden ruhsatlarına açıldığını, şirketlerin adeta pusuda beklediğini söyledi. Ancak bu talana karşı sessiz kalmayacaklarını vurgulayan Yıldız, “Biz de boş durmuyoruz. Doğamızı ve yaşam alanlarımızı korumak için gerekli görüşmeler yapıldı, platformumuz kuruldu” diyerek mücadele kararlılığını yineledi.

Suyun, toprağın ve ormanın geleceği için ortak mücadele

Yapılan diğer konuşmalarda, Dêrsim’in birçok noktasında maden arama ve çıkarma faaliyetlerinin yürütülmek istendiği belirtildi. Özellikle Geyiksuyu, Halbori Vadisi, Munzur Gözeleri gibi hassas ekosistemlere sahip bölgelerde bu faaliyetlerin başlamasının sadece doğayı değil, yaban hayatını, tarımı ve köylülerin yaşamını da yok edeceği ifade edildi. Konuşmacılar, sadece Dêrsim değil, Türkiye’nin dört bir yanında doğaya yönelen saldırılara karşı ortak mücadele çağrısı yaptı.

“Yaşam alanlarımızı savunmaktan vazgeçmeyeceğiz”

Hıdır Yıldız’ın konuşmasının sonunda vurguladığı şu cümleler ise eylemin ruhunu özetledi:

“Doğa kıyımına ve imhasına izin vermemekte kararlıyız. Yaşam alanlarımızı savunmaya devam edeceğiz. Bu mücadele haklı, meşru ve onurludur; sürüyor ve sürecektir.” Kaynak: MA


Daha yeni Daha eski